9 Nisan 2010 Cuma

polis günü kutlu olsun

Tüm Polis Teşkilatı mensuplarını saygıyla selamlıyorum.

Güvenliğin olmadığı bir toplumda başka hizmetlerin yerine getirilmesinin imkânsız hâle geleceği unutulmamalıdır.

Günümüzden yıllar önce, Tarık Bin Ziyad İspanya`yı fethettiğinde ilk üniversiteyi açar ve üniversitenin giriş kapısına da bir kitabe yazar. Bu kitabede “devletin güvenliğinden sorumlu olan kurum güçlü olmalı” der. Peki biz devlet olarak güvenliğimizden sorumlu olan kurumları (Polis, Jandarma ve Ordu) güçlü hale getirebildik mi?

Güç; sahip olunan yetki ve silah değildir. Bilgi ve şefkattir.

Polisimiz bilgilidir, şefkatlidir, güçlüdür ama yetkisi yoktur. Buradaki güç maddi anlamda değildir. Zira Polislerimiz yaptıkları bu zorlu görevin karşılığını maddi anlamda alamamaktadırlar. Düşünün aynı görevi yerine getiren iki ayrı kurumumuz var. Bunlardan biri olan Jandarma yaptığı asayiş görevi karşılığında asayiş hizmetleri tazminatı adı altında bir tazminat almaktadır. Peki bu tazminatı neden polislerimize de vermezler? Polislerimiz asayiş görevi yapmıyorlar mı? Yoksa ülkemizin köy ve kasabalarında olan asayiş olayları şehir merkezlerimizde olmuyor mu? Ülkemiz açısından hızlı nüfus artışı, köyden kente göçler, araç sayısındaki artışlar, trafiğin yoğunlaşması, uyuşturucu madde kullanımı, yasa dışı eylemler gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan suçların önlenmesi genelde şehir merkezlerinde meydana gelmiyor mu?

Güvenlik gereksinimi tıpkı beslenme gibi, barınma gibi her toplumun vazgeçemeyeceği bir olgu hâline gelmişken, bu görev ülkemizde iç güvenliğin sağlanması yönüyle şehirlerde polise verilmişken ve polislerimiz gece gündüz gözlerini kapamadan uykusuz bir şekilde, yüreği vatan için hep nöbette iken Jandarmadan daha az mı görev yapıyor?

Polisimiz, yıllardır yorulmak nedir bilmeden bizlerin güvenliği için çalışmaktadır. Sevgilerin en güzeline layık olan polislerimiz evden uzakta, karda kışta çalışarak güzel vatanımızda huzur içinde yaşamamız için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Her mesleğin kendine göre zorlukları vardır. Ancak, Polisimizin görevini yerine getirirken ortaya koyduğu çalışma şartları büyük bir özveriyi gerektirmektedir.

Polisler devlet memurları arasında en büyük sömürü altında olan kesimdir. Polis yalnızca yasada tanımlanan asli görevlerini yerine getirmenin dışında, birçok uluslararası toplantıda, sosyal ve sportif faaliyette önleyici hizmet olarak da görev yapmaktadır. Yaptıkları bunca ek göreve rağmen aldıkları maaş ortadadır. Polislerimizin maaşı yetmemektedir. Çünkü lojmanı yoktur, uzak semtlerde, hatta gecekondularda kirayla otururlar, sosyal hayatları sıfırdır, ayın sonunu getiremezler, Üzerinde büyük baskı vardır. Para derseniz? Gerçi ne kadar maaş alıyor polislerimiz? Benim bildiğim taban maaşlarının en düşük devlet memuru kademesinde olduğu, gerisini siz düşünün.

Terör olaylarıyla, sokak olaylarıyla, linç girişimleriyle, kavgayla, cinayetle, kapkaçla uğraşan polisimiz yani toplumumuzun kötü kesimleriyle mücadele eden polisimiz verdiği hizmetin karşılığını maaş olarak mı alıyor yoksa olaylar sırasında yediği dayakla mı?

En küçük bir gerginlikte veya ek görevde hemen emir yayınlanır ikinci bir emre kadar 12x12 saat esasına göre çalışılacak veya ikinci bir emre kadar görevden ayrılmak yok diye böyle durumlarda sürekli görevde olacaktır. Buna can dayanmaz. Karşılığında fazla çalışma ücreti verilir mi? Verilmez. Çünkü her kurum ve kuruluşta hatta tüm siyasilerimizde “Polisin asli görevi” algısı vardır.

Tüm zorluklarına rağmen bana göre başarıyla yürüttükleri bu zor görevleri esnasında en ufak bir hatasında başına neler gelebileceğini tahmin bile edemezsiniz. Devlet memurları arasında en kolay polis harcanır, fakat polisin sesi çıkamaz. Haklarını arayamaz, sindirilmiştir, eziktir, sahipsizdir.

Buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine sesleniyorum; Polis Gününü 1 Nisan olarak değiştirin. Çünkü, 10 Nisan gün olarak Polisimize her yıl düzenli olarak polis haftası boyunca yapılanları tam anlamıyla ifade edemiyor. Şöyle ki; dikkat edin her yıl polis haftası boyunca polise zam, polisin özlük hakları düzenleniyor, polise ek ödeme vb. haberler yayınlanır. Bu haberlerin şimdiye kadar gerçekleştiğini ben hiç görmedim. O nedenle; her yıl polisimize 1 Nisan şakası gibi vaadlerde bulunmak alışkanlık haline gelmiş, o zaman polis gününü de 1 Nisan da kutlayalım olmaz mı? Tören yapıyoruz, kutluyoruz, palavra sıkıyoruz, vaadlerde bulunuyoruz sonra da unutuyoruz. Bir yıl sonra aynı süreç tekrarlanıyor. Değişen hiçbir şey olmuyor.

Günleri ve haftaları kutlamaya pek meraklıyız! Polis günü de öyle! Sahipsiz, fedakar Türk polisinin gününü!

Kurulduğu 10 Nisan 1845 tarihinden bugüne kadar ülkemizde huzur ve düzenin bozulmaması ve bizlerin güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi için gece gündüz fedakârca görev yapan, Türk Polis Teşkilatının 165. yılını bu duygular içinde kutlarken, görevlerinde başarı ve mutluluklar diliyorum. Allah Türk Polisini korusun!

5 yorum:

  1. hakketten çok güzel bi bilgilendirme olmuşş butuun polis arkadaşların ve amirlerinn polis gününü kutlarımm şimdiden.....

    YanıtlaSil
  2. ilginize teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. canımızı malımızı emanet ettiğimiz Polislerimizin Günü kutlu olsun

    YanıtlaSil
  4. polisler görev yapacam diye uğraşırken birileri de onlara nasıl görev yaptıramam derdinde

    YanıtlaSil
  5. her mesleğn zorlukları vardır ama polisler benim bildiğim kamu düzenini korumaya çalışıyorlar onun için görevlerinin zorluğunu anlayabiliyorum.

    YanıtlaSil